Kimler Müzik Yapabilir?
Günümüz pedagoglarının çoğu, kişilerin sahip oldukları farklı genetik özelliklerin kendilerine müzik yapma konusunda bazı ayrıcalıklar sağladığı görüşünü kabul etmekle birlikte, yeteneğin doğuştan geldiğine ve müzik eğitimi için olmazsa olmaz bir koşul olduğuna inanmamaktadırlar. Her çocuğun, doğru yaşta, doğru yöntemlerle müzik eğitimi alabileceğine (ve alması gerektiğine) inanan eğitim anlayışlarından birisi olan Japon Şiniçi Suzuki’nin yaygın "Suzuki Metodu”nda, örneğin, çok dikkate değer bir "Yetenek Yasası”na yer verilmektedir. Bu yasaya göre, doğru ve erken yaşta, doğru çevresel ortamla ve doğru müzikal yöntemlerle her çocuk müzikle eğitilebilir. Aile ve toplum, bu gelişmenin şartlarını hazırlarsa, her çocuk, anadilini öğrendiği gibi, müziği de öğrenebilir. Buradaki dayanak, dil eğitimi ile müzik eğitimi arasındaki benzerliklerdir ve her ikisini de almaya açık genç beyin, benzer bir öğrenme sürecinin ardından ikisinde de başarılı olabilir. (Burada, müzik eğitimi alan her çocuğun, profesyonel bir müzisyen olabileceğini iddia etmiyoruz. Bir konser piyanisti olmak, her yönde çok farklı özellikler ve yıllar süren çok ağır ve özverili bir eğitim gerektirmektedir ki bunu çok az kişinin başarabileceği ortadadır. Söz konusu olan, her çocuğun, kendi kapasitesi dahilinde müzikle iç içe olabilmesidir). Suzuki, zihinsel olarak geri kalmış çocukların bile, kendi anadillerini oldukça yetkin biçimde kullanabildiğini örnek olarak vermektedir. Yukarıda değindiğimiz ve Macaristan’da yaratılan müzik mucizesinin mimarı olan Zoltan Kodaly’ın da benzer görüşleri vardır. Örneğin: Günümüz pedagoglarının çoğu, kişilerin sahip oldukları farklı genetik özelliklerin kendilerine müzik yapma konusunda bazı ayrıcalıklar sağladığı görüşünü kabul etmekle birlikte, yeteneğin doğuştan geldiğine ve müzik eğitimi için olmazsa olmaz bir koşul olduğuna inanmamaktadırlar. Her çocuğun, doğru yaşta, doğru yöntemlerle müzik eğitimi alabileceğine (ve alması gerektiğine) inanan eğitim anlayışlarından birisi olan Japon Şiniçi Suzuki’nin yaygın "Suzuki Metodu”nda, örneğin, çok dikkate değer bir "Yetenek Yasası”na yer verilmektedir. Bu yasaya göre, doğru ve erken yaşta, doğru çevresel ortamla ve doğru müzikal yöntemlerle her çocuk müzikle eğitilebilir. Aile ve toplum, bu gelişmenin şartlarını hazırlarsa, her çocuk, anadilini öğrendiği gibi, müziği de öğrenebilir. Buradaki dayanak, dil eğitimi ile müzik eğitimi arasındaki benzerliklerdir ve her ikisini de almaya açık genç beyin, benzer bir öğrenme sürecinin ardından ikisinde de başarılı olabilir. (Burada, müzik eğitimi alan her çocuğun, profesyonel bir müzisyen olabileceğini iddia etmiyoruz. Bir konser piyanisti olmak, her yönde çok farklı özellikler ve yıllar süren çok ağır ve özverili bir eğitim gerektirmektedir ki bunu çok az kişinin başarabileceği ortadadır. Söz konusu olan, her çocuğun, kendi kapasitesi dahilinde müzikle iç içe olabilmesidir). Suzuki, zihinsel olarak geri kalmış çocukların bile, kendi anadillerini oldukça yetkin biçimde kullanabildiğini örnek olarak vermektedir. Yukarıda değindiğimiz ve Macaristan’da yaratılan müzik mucizesinin mimarı olan Zoltan Kodaly’ın da benzer görüşleri vardır. Örneğin:
"Müziksiz tam kişi yoktur. Bir kişi, on beş yaşına kadar konu hakkında düşünmezse bile, iyi bir mühendis, kimyacı vb. olabilir. Ama, eğer, kulağı altı yaşından (hatta daha önceden) düzenli olarak eğitilmezse, müzik anlayışına sahip olamaz. İlkokullardaki müzik öğretimi konusu, müziğin kendisinden çok daha fazla şeyle ilintilidir. Müzik dinleyicisi yetiştirmek, bir toplum yetiştirmektir.”
|
|